GÜNAYDİN DIYET GRUBU

Ana Sayfa » Şifalı Yağlar & Bitkiler » GÜNAYDİN DIYET GRUBU
GÜNAYDİN DIYET GRUBU

0 Kişinin Defterine Ekli

325 Kişi Okumuş

Tarifi Favorilere Ekle

Allah rahmeti yüz parça yarattı. Bu rahmetten doksan dokuzunu yanında tuttu. Yeryüzüne (bu rahmetin) sadece bir parçasını indirdi. İşte bu bir parça sebebiyledir ki yaratıklar birbirine acımaktadırlar. (Öyle ki) at, süt emen yavrusuna engel olmaması için ayağını bu rahmet sayesinde kaldırır.”(Buharî, “Edeb”, 78) Hayırlı cumalar.

İlgili Terimler :

Ziyaretçi Yorumları

Bu tarif hakkındaki ziyaretçi yorumları

Adınız - Soyadınız

E-Posta Adresiniz

Yorumunuz

avatar
Şükran
30 Ağustos 2018 - 10:42

Yöresel yemek tarifleri ve tatlı tarifi damak tadı olan yöremizin en cok beğenilen tat oldugunu belirtmek isterim ilçemize veya ilimize gelen bütün misafirler tarafından beğenilen ve tavsiye edilen bir damak tadı oldugunu ve hoş kokusu veya lezzeti görünümü veya tabaktaki duruşu insana ferahlık veriyor, insanlar veya arkadaşlarımız yedikçe yiyesi geliyor çünkü insan bunu yedikçe doymak istemiyor evet dostlarım veya arkadaşlarım değerli misafirlerim Yorumlarınızı Bekliyorum Kendi il veya ilçenizin Damak Tadını Yorumlaya Bilirsiniz Şimdiden Teşekur ederim ve yorum yapan tüm kardeşlerimize veya arkadaşlarımız teşekur ederim.

avatar
yasemin
18 Mart 2019 - 08:20

Sağlıklı Diyet Listeleri: Kilo Vermek için Kolay Diyet Programları

Sağlıklı diyet listeleri ile Diyetisyen Ayşe Tuğba Şengel ile zayıflayın. Kilo vermek için uyguladığımız tüm diyet programları hakkında bu yazımızdan bilgi alabilirsiniz. Sorularınız olursa yazının altına yorum olarak bırakabilirsiniz veya iletişim sayfamdan bana ulaşabilirsiniz. Sevgiler.
Diyet Listesi Nedir?

Sağlıklı diyet listeleri ve kilo vermek için kolay diyet programları kişinin cinsiyet, boy, kilo, yaş ve fiziksel aktivite düzeyine göre hazırlanan beslenme programları olarak tanımlanabilir. Bu listeler sadece kilo verme amaçlı uygulanmamaktadır. Kilo alma, sağlıklı beslenme veya tedavi amaçlı uygulanan sağlıklı diyet listeleri de mevcuttur. Özellikle böbrek, tiroid, diyabet, yüksek tansiyon hastalarına ve gıda intoleransı bulunan bireylere diyet listeleri tedavi amaçlı çok sık uygulanmaktadır. Diyet listelerinin doğru sonuç vermesi için kişiye özgü hazırlanması ve gerekli besin değerlerini içermesi önemlidir.
Kişiye Özel Diyet Listeleri Nasıl Hazırlanır?

Her bireyin gün içerisinde alması gereken enerji miktarı farklıdır. Sağlıklı diyet listeleri hazırlanırken dikkat edilmesi gereken en önemli nokta kişinin antropometrik ölçümlerinin alınmış olmasıdır. Boy, kilo ve yaş değerleri antropometrik ölçüm değerleri olarak tanımlanabilir. Bu değerler ile birlikte kişinin cinsiyeti, fiziksel aktivite seviyesi ve spor yapma durumu da önemlidir. Çalışma durumu, hareketli yaşam veya masa başı iş hayatı gün içerisinde alınması gereken kaloriye etki eder.

Sağlıklı Diyet Listeleri Nasıl Olur?

Bütün ölçümler alındıktan sonra sağlıklı bir diyet listesi hazırlanabilir. Sağlıklı diyet listeleri protein, karbonhidrat ve yağ kaynaklarını içermelidir. Diyet listesinin kalorisini ortalama %12-15’ini protein kaynakları; %55-60’ını karbonhidrat kaynakları; %25-30’unu yağ kaynakları oluşturmalıdır. Sağlıklı diyet listeleri mutlaka su içermelidir. A,C,E,K ve B grubu vitamin kaynakları; demir, çinko, magnezyum, kalsiyum, selenyum gibi mineral kaynakları beslenme düzeninde bulunmalıdır. Vitamin veya mineralden kısıtlı ve eksik beslenme planları ilerleyen zamanlarda çeşitli sağlık sorunlarına da neden olabilir.
Diyet Listeleri Neden Diyetisyen Tarafından Hazırlanmalıdır?

Diyetisyen sağlıklı beslenme ve hastalıkların tedavisinde uygulanan diyet listeleri hakkında en bilgili ve donanımlı kişidir. Beslenme düzeninin doğru ve düzgün sonuçlar vermesi listenin besinleri yeterli ve dengeli içermesine bağlıdır. Kan değerleri sonuçlarına veya hastalık durumuna göre tüketilmesi ve tüketilmemesi gereken besinler farklılık gösterebilir.

Bu besinlerin günlük alınacak kalorideki değerlerinin belirlenmesi sağlık açısından önemlidir. Vücutta fazla olan yağ veya su kütlesinin kaybedilmesi, kilo kaybının kalıcı ve sağlıklı olması açısından önemli bir etmendir. Doğru diyet programları kişinin fazla yağ miktarını azaltmaya ve ideal kilograma ulaşılmasını hedeflemektedir. Bu yüzden de uygulanacak sağlıklı diyet listeleri mutlaka beslenme uzmanları yani diyetisyenler tarafından hazırlanmalıdır.
Kilo Vermek için Sadece Diyet Listeleri Yeterli Olur Mu?

Kilo verme süreci sabır ve kararlılık isteyen bir süreçtir. Hızla verilen kiloların aynı hızla vücuda geri alınabileceği unutulamamalıdır. Kilo kaybının yavaş ve kalıcı olması bu açıdan önemlidir. Ancak bu sürecin hızlandırılmasında diyet planı tek başına yeterli olmayabilir. Uygulanan diyet listesinin yanında düzenli egzersiz yapılması, tüketilen besinlerin pişirme ve hazırlama yöntemlerine dikkat edilmesi ve diyet ile birlikte su tüketimi de önemlidir.

Yapılan araştırmalarda egzersize başlandıktan 25 dakika sonra yağ yakımına geçildiği gözlemlenmiştir. Bu yüzden yapılan egzersiz çeşidi kadar süresi de önemlidir. Hazırlanan sebze veya bakliyat yemeklerinin zeytinyağı gibi sağlıklı yağlar ile hazırlanması; et yemeklerinin yağsız pişirilmesi; kızartma türünde aşırı yağlı besinlerin tercih edilmemesi kilo verme sürecinde önemlidir.
Tiroid Hastaları Nasıl Zayıflar? Tiroid Diyeti ve 1 Haftalık Diyet Listesi

TSH, T3 ve T4 tiroid hormonlarının büyüme-gelişme, protein üretimi ve hormaonların duyarlılığın sağlanması gibi vücutta pek çok görevi vardır. Tiroid bezlerinin yetersiz veya fazla çalışması durumunda hormon seviyeleri farklılık gösterir ve vücutta farklı belirtileri olarabilir. Metabolizmanın düzgün çalışması ve vücudun ideal kiloda olması tiroidlerin doğru çalışmasında ve tiroid hormonlarının seviyelerinde etkilidir.

Tiroid hastalarının daha az tüketmesi gereken bazı besinler vardır ve bu besinler guatrojenik olarak adlandırılır. Brokoli, brüksel lahanası, turp, lahana, şalgam, turp, karnabahar guatrojenik besinler arasındadı ve tüketimleri sınırlandırılmalıdır. Ancak özellikle selenyum içerem besinler de tiroid hormonlaro üzerinde etkilidir ve bu besinlerin daha sık tercih edilmesi önerilir. Mantar, yumurta, hindi eti, tavuk göğsü, süt gibi besinlerin tüketimi artırılmalıdır. Tiroid diyetinde kişinin metabolizmasına uygun kaloriyi alması; günde 3 ana ve 2-3 ara öğün yapması gerekir. Tüketimi kısıtlanan besinlere de dikkat edilmelidir. Tiroid hastalarının su tüketimini de ihmal etmemesi gerekir. Günde 8-10 bardak su mutlaka içilmelidir.

Karaciğer yağlanması karaciğerde yağ birikimi sonucu karaciğerin en az %10’unu yağın oluşturması olarak tanımlanabilir. Obezite, tip-2 diyabet, dislipidemi, yanlış beslenme ve kalıtsak faktörler gibi pek çok etken karaciğer yağlanmasının oluşmasında etkilidir. Karaciğer yağlanmasının tedavisi ilaç kullanımına destek olarak karaciğere zarar vermeden uygulanan diyet programları ile sağlanabilir. Yapılan araştırmalarda %3-5’lik ağırlık kaybının karaciğer yağlanmasında azalma sağladığını; %10’luk ağırlık kaybının ise karaciğer hasarında ki azalmaya olumlu yönde etki ettiğini göstermektedir.

Karaciğer yağlanmasının tedavisinde uygulanacak diyet planında tüketimi kısıtlanan ve tüketilmemesi gereken bazı besinler vardır. Şekerli ve asitli içecekler, şarküteri ürünleri, kızartma çaşitleri ve hazır kek, poğaça gibi besinler bunlara örnek verilebilir. Zayıflama sürecinin sağlıklı olması ve kilo kaybının vücuttaki fazla yağdan gerçekleşmesi için doğru ve dengeli bir beslenme programının uygulanması gerekir.

Sporcu beslenmesi yapılan spor türüne, kişinin kas ve yağ değerlerine, boyunu, kilosuna, yaşına ve cinsiyetine göre farklılık gösterir. Konsantrasyonun ve dayanıklılığın artması; aynı zamanda sağlığın korunması ve sakatlıkların önlenmesi için sporcunun beslenme düzenine özen göstermesi gerekir. Sporcuların günlük kalori ihtiyaçları 2000-5000 kalori arasında değişebilir, bu sayı sporcunun egzersiz sıklığına ve türüne göre de artabilir. Sporcu beslenmesinde günlük kalorinin %60-65’i karbonhidrattan, %12-15’i proteinden ve %20-25’i yağdan gelmelidir. Performans artışının sağlanması ve sağlığın korunabilmesi için sporcunun kendine özgü hazırlanan bir beslenme planı ile vücudu için gerekli olan besin değerlerini alması gerekir.

Tip-1 diyabet ve Tip-2 diyabet olmak üzere 2 çeşit şeker hastalığı vardır. Şeker hastalarının %80-85’lik kısmını Tip2 diyabet hastaları oluşturmaktadır. Diyabet hastalığının temeli insülin hormonu yetersizliğine dayanmaktadır. İnsülin yetersizliğinden kaynaklı metabolizma daha yavaş çalışır; sık idrar çıkma, susuzluk hissinin fazla olması, sinirlilik hali, ağızda aseton kokusu, yorgunluk ve halsizlik gibi şikayetler görülebilir. ailede şeker hastalığının bulunması, obezite, kandaki yağ düzeyinin yüksek olması ve karın bölgesindeki fazla yağlanma diyabet oluşumunde etkili olan en önemli faktörlerdir.

Diyabet diyetinde önemli olan kişinin çok düşük kalorili beslenmemesi, vücudu için gerekli olan kaloriyi almasıdır. Kan şekerinin dengede kalması için 3 ana, 3 ara öğün yapılması ve ara öğünlerde protein ile karbonhidrat kaynaklarının birlikte tüketilmesi önerilir. Beyaz ekmek yerine tam buğday, çavdar, kepek ekmeği gibi esmer ekmek çeşitleri tercih edilmeli; pirinç yerine bulgur tüketilmelidir. Kişinin sağlık bilgilerine uygun diyet planın uygulanması hem ideal kiloya ulaşması hem de kan şekerinin dengede kalması için önemlidir.

Böbrekler omurganın her iki yanında bulunan metabolik atıkların vücuttan atılmasını ve vücut sıvılarının konsantrasyonunu, dengesini sağlayan organlarımızdır. Böbrek hastalıkları akut veya kronik böbrek yetmezliği, üremi ve glomerül hastalıklar olarak üç kısıma ayrılır. Tedavi aşamasında böbrek sağlığının daha kötü olmaması ve semptomların azaltılması için beslenme şekline dikkat edilmesi gerekir. Özellikle akut glomerülonefrit, kronik glomerülonefrit, nefrotik sendrom, akut böbrek yetmezliği, kronik böbrek yetmezliği ve böbrek taşları hastalıklarında beslenme tedavisinin uygulanmasının önemi daha fazladır.

Böbrek hastalıklarına özgü beslenmede yasaklı ve tüketimi sınırlandırılan besinler bulunmaktadır. Beslenme planında potasyum, fosfor ve sodyum içeren besinlerin kısıtlanması gerekir. Süt, yoğurt, peynir, yumurta, et, bakliyat ve yeşil yapraklı sebzeler sınırlandırılan; konserve, zeytin, sucuk, pastırma gibi besinler ise yasaklanan besinler arasındadır. Beslenme tedavisinden doğru sonucun alınabilmesi için yasaklı besinlerin tüketiminden kaçınılmalı ve diyet listesi kişiye özel olarak hazırlanmalıdır.

Reflü, tüketilen besinlerin midenden yemek borusuna doğru geri gelme ve yanma hissinin oluşması olarak tanımlanabilir. Reflü hastalığının en belirgin özelliği yemekten 30-60 dakika sonra midede yanma hissinin oluşmasıdır. Sürekli hıçkırık, ağız kokusu, göğüs ağrısı, ses kısıklığı ve öksürük hastalığın diğer belirtileri arasındadır. Reflü diyetinde az ve sık besin tüketilmesi önerilir. Gün içinde 3 ana, 3 ara öğün yapılabilir. Çikolata, nane, soğan, domates, portakal, limon, mandalina, koyu kahve, koyu çay, acı baharatlı besinler ve kızartma çeşitleri gibi besinlerin tüketimi sınırlandırılmalıdır. Çok sıcak veya soğuk besinlerin tüketiminden kaçınılması gerekir. Reflüye bağlı şikayetlerin minimum düzeyde olması için beslenme düzenine dikkat edilmesi gerekir.

Gebelik süresince tüketilen besinler hem bebeğin büyüme ve gelişmesini hem de annenin sağlını etkilemektedir. Bu süreçte protein, karbonhidrat, yağ, vitamin ve mineral kaynaklarının alınması gerekir. Günlük kalori ihtiyacı da normal dönemden 300-400 kalori daha fazladır ve alınan enerji vücut ağırlığına göre 1600-1800 kalorinin altında olmamalıdır. Bu süreçte annenin besin değeri ihtiyaçları da artar. Özellikle demir, kalsiyum gibi mineral kaynaklarının tüketimine özen gösterilmelidir. Günlük kalorinin %12-15’i proteinden, %50-60’ı karbonhidrattan ve %25-30’u yağdan alınmalıdır.

Gebelik sürecinde annede ortalama 12-15 kilogramlık ağılık artışının olması idealdir. Gebelik döneminde yetersiz beslenme erken doğuma, bebekte gelişim geriliğine ve bebeğin düşük doğum ağırlıklı doğmasına neden olabilir. Bu yüzden hem anne hem de bebek sağlığının korunması için annenin kendisine uygun bir beslenme planı uygulamasının önemi fazladır.

Tahıl grubunun proteini olan gluten; buğdayda, çavdarda, arpada ve yulafta bulunmaktadır. Gluten hassasiyeti şişginlik, gaz oluşumu, hazımsızlık ve baş ağrısı gibi şikayetlere neden olmaktadır.Günümüzde hem görülen bağırsak şikayetlerini azaltmak hem de zayıflamak amacıyla glutensiz beslenme düzeni sık tercih edilir hale gelmiştir. Ancak glutensiz beslenmeyi asıl tercih edenler Çölyak hastalarıdır. Bu bireyler yaşanan bağırsak semptomlarını en aza indirmek ve besin gereksinimlerini doğru karşılamak glutensiz beslenme tedavisini uygulamaktadır.

Glutensiz beslenme dikkat edilmesi gereken bir beslenme şeklidir. Özellikle paketli ürünlerde buğday çok sık yer almaktadır. Az miktarda gluten tüketimi bile gluten intoleransı olan bireyde sağlık sorunlarına neden olabilir. Bu yüzden yasaklı olan besinler iyi bilinmeli ve etiket okuma alışkanlığı edinilmelidir. Kişinin vücudu için gerekli olan besin değerlerini karşılayabilmesi ve sindirim sorunu yaşamaması için beslenme planı özenli ve kişisel olmalıdır.

Çağımızın hastalığı olarak tanımlanan obezite; vücatta yağ kütlesinin artması yani aşırı yağ birikmesidir. Obezite hem fiziksel hem de psiklojik açıdan kişilerin sağlığını olumsuz yöden etkilemektedir. Diyabet, hipertansiyon, uyku apnesi, kalp ve damar hastalıklarının görülme riskini artırarak önemli sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Obezitenin tedavi edilmesinde ilk aşama beslenme alışkanlıklarının değiştirilerek yeni bir beslenme düzenine geçilmesidir. İdeal vücut ağırlığına ulaşmak için çeşitli zayıflama yöntemlerine başvurulmaktadır. Ancak sağlıklı olan düzenli ve bütün besin değerlerinden tüketerek zayıflamaktır.

Kilo verme sürecinde önemli olan vücutta bulunan fazla yağlardan ağırlık kaybın olmasıdır. Kalıcı kilo kaybının gerçekleşmesi için diyetin sürdürülebilir olması gerekir. Zayıflama döneminde yorgunluk, halsizlik, baş ağrısı, konsantrasyon güçlüğü, ishal ve kabızlık gibi sindirim sorunlarının yaşanmaması için diyetin protein, yağ, karbonhidrat, vitamin ve mineral kaynaklarını içermesi gerekir. Bunun için beslenme planı kişinin fiziksel özelliklerine uygun hazırlanmalı ve kişiye özgü olmalıdır.

Polikistik over sendromu çoğunlukla 15-50 yaş arası kadınlarda görülen ve yumurtalıkların düzgün çalışmasını engelleyen hormonal bir durumdur. PCOS’da menstruasyon düzensizlikleri görülür, östrojen ve progesteron hormonları yetersiz salgılanır. Polikistik over sendromunun görülmesinde genetik faktörlerin yanında obezitenin de etkili olduğu düşünülmektedir. Beden kitle indeksi sınırın üstünde (BKI≥30) olan kadınlarda hormonal bozuklukların görülme riski daha yüksektir. Yapılan araştırmalarda %5’lik bir ağırlık kaybının; hem PCOS oluşum riskini düşürdüğü hem de menstrual düzensizliği ve polikistik over sendromuna bağlı semptomları iyileştirdiği sonucuna varılmıştır.

PCOS’u bulunan kadınların metabolizmaları hormonal düzensizlikten dolayı normalden daha yavaş çalışmaktadır. Bu durum kilo artışına ve halsizliğe sebep olabilir. Metabolizmanın hızlanması ve ağırlık kaybının olması için yeterli besin değerlerinden oluşan bir beslenme planı uygulanmalıdır. Lif içeriği yüksek besinlerin, protein kaynaklarının, ceviz, badem, fındık gibi yağlı tohumların tüketiminin önemi büyüktür. Aynı zamanda diyet listelerine metabolizmanın hızlanmasına katkı sağlayan zencefil, zerdeçal, yeşil çay, tarçın gibi besinler de eklenebilir. Metabolizmanın düzgün çalışması ve kilo kaybının gerçekleşmesi için düzenli beslenilmesi ve yeterli kalorinin alınması gerekir. Bunun için kişinin özellikle yaş, kilo, ağırlık, boy ve fiziksel aktivite durumuna uygun bir diyet listenin hazırlanması ve uygulanması gerekir.

Gluten duyarlılığı olarak da bilinen çölyak hastalığı; buğday, arpa ve çavdarda bulunan gluten proteinine karşı vücudun duyarlılık göstermesidir. İçerisinde gluten bulunan besinlerin tüketimi sonucunda bağırsaklarda iltihaplanma, vücutta alerjik reaksiyonlar, besinlerin düzgün emilememesi ve ilerleyen dönemlerde ince bağırsaklarda hasar oluşumu gibi sağlık sorunlar görülebilir. Şiddetli karın ağrısı, karında şişkinlik, aşırı gaz oluşumu, baş dönmesi, kusma, ishal, kabızlık, yorgunluk hissi, adet düzensizliği, ani kilo kaybının görülmesi ve ağızda yaraların oluşması gluten intoleransının en yaygın görülen belirtileridir.

Beslenme düzeninden gluten içeren besinlerin çıkartılması ile şikayetler giderilebilir ve 3-6 ay arasında ince bağırsaklarda iyileşme görülebilir. Buğday, yulaf, arpa, çavdar, kuskus, bulgur, irmik, makarna, şehriye, simit, kek, pasta, poğaça gibi hamur işleri, müsli, yulaf ezmesi bira, arpa ve malt içeren içecekler tüketilmemesi gerek besinler arasındadır. Paketli hazır üzünlerin içerisinde de gluten kaynağı besinler sık yer almaktadır. Bağırsaklarda semptomların görülmemesi için etiket üzürindeki ürün içeriğine dikkat edilmesi gerekmektedir. Etiket üzerinde “Glutensiz” ibaresi mutlaka bulunmalıdır. Sebze ve meyve çeşitleri, kırımız ve beyaz et, süt ve süt ürünleri rahatlıkla tercih edilebilir.

Mide mukozasının iltihaplanması olan gastrit hastalığı; mide üşütmesi, mide iltihaplanması ve ülser başlangıcı olarak da bilinmektedir. Bakteriyel ve viral enfeksiyonlar, aşırı yemek yeme, yemeklerin yanlış pişirilmesi, çay, kahve, asitli içecek ve alkol tüketiminin fazla olması, baharatlı besinlerin çok sık tüketilmesi gibi yanlış beslenme alışkanlıkları gastrit en oluşmasındaki en önemli nedenler arasındadır. Karın bölgesinde krampların ve ağrıların görülmesi, ağızda acı bir tat oluşması, aşırı gaz oluşumu, midede şişkinlik, kusma ve iştah azalması gastritin en yaygın görülen belirtileridir. Beslenme ve ilaç kullanımı ile gastrit tedavi edilebilir. Uygulanacak beslenme tedavisi kişinin bulgularına ve fiziksel özelliklerine uygun olmalıdır. Beslenme tedavisi uygulanırken tüketimi sınırlandırılan ve kaçınılması gereken bazı besinler vardır.

Salam, sosis gibi işlenmiş et ürünleri; hardal, mayonez, turşu, sarımsak, acı biber, hazır çorba, baharat ve çeşniler; margarin ve kuyruk yağı tüketilmemesi gereken besinler arasındadır. Kurubakliyat çeşitleri, kafein içeriği yüksek içecekler, çikolata, domates, portakal, greyfurt, fazla miktarda çiğ sebze tüketimi sınırlandırılması gereken besinler arasındadır. Tüketilen besin çeşidine dikkat edildiği kadar yemeğin hazırlanış yöntemine de özen gösterilmelidir. Yemekler zeytinyağı veya ayçiçek yağı ile pişirilebilir. Öğünlerde yemekler çok sıcak veya soğuk tüketilmemelidir. Beslenme düzenine dikkat edildiği taktirde semptomların oluşumu da en aza indirilebilir.

Emziren annenin beslenme düzeni hem anne sağlığını hem de anne sütü sayesinde bebek sağlını etkilemektedir. Annenin beslenmesinde protein, karbonhidrat, yağ, vitamin ve mineral kaynakları dengeli bir şekilde yer almalıdır. Emziren anne yetersiz beslenirse vücut depolarından harcanmaya başlandığından anne sağlığı olumsuz etkilenir ve anne sütü miktarında da azalma olur. Normal bir kadına kıyasla emziren annenin günlük ihtiyacı 300-500 kalori daha yüksektir ve gün içinde vücuda alınan enerji 1800 kalorinin altında olmamalıdır. Çok düşük kalorili besinlenme planlarından, şok diyetlerden ve detoks programlarından uygulanmaması gerekir.

Bu dönemde süt artışına katkı sağlayan besinler de günlük beslenme düzenine eklenmelidir. Dereotu, yeşil soğan, rezene, anason ve ısırgan otu çayları, süt, yoğurt, bulgur, kinoa, yulaf ezmesi, kuru hurma ve tahin helvası süt arttıran besinlere örnek verilebilir. Bu besinler günlük beslenme düzeninde porsiyon kontrolü yapılarak tüketilebilir. Paketli ve işlenmiş ürünlerden olabildiğindece kaçınılması; doğal besinlerden, mevsim sebze ve meyvelerinden, tam tahıllı ürünlerden tercih edilmesi daha sağlıklı olur.

Emziren Anne Diyeti Ülser Diyeti

Mideden salgılanan sindirim enzimleri ile mide mukusunun arasındaki dengenin bozulması sonucu mide dokusunda tahriş ve mide çeperinde yaralanmaların oluşması sonucu ülser hastalığı görülmektedir. Karaciğerin sağlıksız olması, asitli ve kafeinli içeceklerin fazla içilmesi, sigara ve alkol bağımlılığı, aşırı miktardaki tuz tüketimi, sağlıksız beslenme alışkanlıkları, besinlerin az çiğnenmesi ve çok fazla miktarda besin tüketimi mide duvarında harabiyete neden olabilir; bu durum da ülser oluşumunu tetikler. Mide ekşimesi, midede yanma, mide bulantısı ve kusma, şişkinlik ve istemsiz kilo kaybı ülserin en belirgin belirtileri arasındadır.

Ülser hastalığına uygun beslenme düzeni uygulandığında iyileşmenin daha hızlı olduğu ve şikayetlerin de azaldığı görülmüştür. Salam, sosis, sucuk gibi besinlerden, alkol ve sigara kullanımından, aşırı yağlı besinlerden, tuz ve baharat içeriği yüksek gıdalardan uzak durulması gerekmektedir. Mide asidini arttıracak limon, portakal gibi turunçgillerin ve domates tüketimi kısıtlanabilir. Antioksidan ve probiyotik açısından zengin olan besinler beslenme düzenize eklenmelidir. Kefir, ayran, yoğurt, maydanoz, yeşil biber, çilek, yaban mersini, elma gibi besinler bunlara örnek verilebilir.

Diyabet Diyeti

Vücuttaki insülin hormonunun bulunma durumuna göre Tip-1 ve Tip-2 diyabet olarak iki türe ayrılan bu sağlık problemi toplumda en sık görülen sağlık problemlerinden birisidir. Tip-1 diyabet kalıtsaldır ve çocukluk döneminde belirtilerine rastlanır. Vücutta insülin hormonu salgılanmadı için insülin kullanılması gerekmektedir. Tip-2 diyabet ise insüline bağlı olmayan şeker hastalığıdır ve görülme sıklığı daha fazladır. Tip-2’de vücutta insülin üretilir; ancak reseptörler bozulduğu için glikoz hücre içine giremez ve kandaki şeker değeri yükselir. Yüksek vücut ağırlığı ve yanlış beslenme alışkanlıkları Tip-2 diyabetin görülme riskini arttırmaktadır. Sık idrara çıkma, aşırı susama, ağızda aseton kokusu, sinirlilik hali, doymama hissi, yorgunluk ve halsizlik durumları diyabetin en önemli belirtileri arasındadır.

Diyabet tedavisindeki amaç kan şekerini olması gereken seviyeye getirip dengede kalmasını sağlamaktır. En önemli tedavi yöntemi ise sağlıklı beslenme yöntemidir. Kan şekerinin dengede kalması için beslenme düzeninde karbonhidrat, protein ve yağ kaynakları dengeli olmalı; çok düşük kalorili beslenilmemelidir. 3 ana, 3 ara yapılmalı; öğün araları 2,5-3 saat olmalıdır. Öğünlerde protein ve karbonhidrat kaynakları birlikte yer almalıdır. Ana öğünlerde tam tahıllı ekmek, yoğurt veya ayran bulunmalıdır. Ara öğünlerde de süt ve meyve, yoğurt ve meyve, peynir ve ekmek gibi besin çeşitleri birlikte tüketilmelidir. Taze meyveye, süte ve yoğurda toz tarçın; içilen çay ve sulara da çubuk tarçın eklenebilir. Tarçın kan şekerinin daha dengeli olmasını sağlamaktadır. İçerisinde şeker bulunan paketli ürünlerden uzak durulmalıdır. Beyaz un ile yapılan kek, kurabiye gibi hamur işi besinler olabildiğince tüketilmemelidir.

Candida Diyeti

Bağırsaktaki Candida albicans mantarının olması gerekenden fazla bulunması sonucunda bağırsak duvarı zarar görebilir, bağışıklık sistemi zayıflamaya başar ve sindirim sistemi sorunları oluşabilir. Candida’da çabuk yorulma, eklem ağrısı, baş ağrısı, mide bulantısı, hazımsızlık ve gaz şikayetleri sıklıkla görülebilir.

Candida’da görülen semptomlar ve hastalık durumu beslenme tedavisi ile geriletilebilir. Candida diyeti 3 aşamadan oluşmaktadır ve uygulanacak beslenme tedavisi tamamen kişiye özel hazırlanmalıdır. Doğru sonucun alınabilmesi için beslenme aşamalarına dikkat edilmeli ve tüketilen besin çeşitlerine özen gösterilmelidir. Avokado ve limon dışındaki meyveler, tahıl grubundaki besinler, krema, süt, salam, sucuk, sosis, saya yağı, margarin, ketçap, mayonez ve barbekü sos tüketilmemesi gereken besinler arasındadır.

İnsulin Direnci Diyeti

Vücut dokularının insülin hormonuna doğru tepki verememesi sonucu görülen sağlık sorunudur. Gizli şeker olarak da bilinen bu sağlık probleminde glikoz hücre içine yeterli miktarda alınamaz. İnsülin direnci bulunan bireylerin Tip-2 diyabete yakalanma riski daha yüksektir. HOMO-IR bu değerinin açlık kan şekeri değeri ile çarpılıp 405 sayısına bölünmesi sonucunda elde edilen rakam insülin direnci hakkında bilgi verir. Çıkan sonucun 2,5 rakamının üzerinde olursa insülin direncinin göstergesidir. Doğru beslenme tedavisi sayesinde insülin direnci ve açlık kan şekeri düşürülebilir. Protein ve karbonhidrat kaynakları beslenme düzeninde dengeli bir şekilde yer almalı; günde 3 ana 3 ara öğün yapılmalı ve öğünlerin ara 2-2,5 saat olmalıdır.

Safta Kesesi Ameliyatı Sonrası Diyet:

Safra kesesi; karın bölgesinin üst tarafında, karaciğerin alt yüzeyine yapışık halde bulunan ve armuta benzeyen kese şeklinde bir organdır ve su, safra tuzu, safra pigmenti, kolesterol, organik tuz, yağ asitleri ve lesitininden oluşmaktadır. Safra kesesinin konsantre aşamasında maddelerin oranı bozulursa safrada çökelmeler görülebilir. Bu durumda safra taşlarının görülme riskini arttırmaktadır.

Safra kesesi alınan hastalarda beslenme kademeli olarak geliştirilir. Ameliyat sonrasında bir süre tüketilmemesi gereken besin çeşitlerinden uzak durulmalı, yağlı besinlerden tüketilmemelidir. Safra kesesi alındıktan sonraki ilk üç ayda “3 nolu ülser diyeti” olarak adlandırılan beslenme düzeni uygulanabilir. Sonrasında safra diyeti uygularken liste dışındaki besinler ve yağlı gıdalar yavaş yavaş beslenme düzenine eklenmelidir. Lif kaynağı besinler de ameliyat sonrasında ishal durumunun yaşanmaması için tercih edilmelidir. Taze sebze ve meyveler posa kaynağı besinler olarak tüketilebilir.

Yumurta ve yumurta içeren besinler, yağda kızartılmış besinler, kaymak, krema, çikolata, cips, tahin, ceviz, fındık, fıstık, badem, sakatatlar, pul biber, kimyon, karabiber, sarımsak, salamura besinler, sakatatlar, kuru baklagil çeşitleri, koyu çay ve kahve, boza, maden suyu, hamur işi besinler, et suyu ve hardal tüketilmemesi gereken besinler arasındadır.

Laktoz İntoleransı Diyeti

Laktoz sütün yapısında doğal olarak bulunan bir süt şekeri çeşiti; laktaz ise ince bağırsakta laktozu glikoz ve galaktoza parçalamak ile görevli olan enzim türüdür. Vücuttan yeterli miktarda laktaz enziminin sentezlenememesi sonucu laktozun bağırsaklarda sindirimi ve emilimi zorlaşmaktadır. Bu durum da laktoz intoleransına neden olmaktadır. Sindirilemeyen laktoz kalın bağırsağa geçerek şişkinlik, gaz ve ishal gibi şikayetleri beraberinde getirmektedir.

Laktoz intoleransını tedavi eden bir ilaç çeşidi bulunmamaktadır. Tek tedavi yöntemi laktoz intoleransına yönelik beslenme düzeninin değiştirilmesidir. Sağlıklı beslenme yöntemi ve tercih edilen besin çeşitlerine dikkat edildiği taktirde semptomlar azaltılabilir. Keçi sütü, koyun sütü, inek sütü, yoğurt, dondurma, kefir, tereyağı, margarin, süt tozu, krema, milkshake, hazır patates püreleri, hazır çorbalar ve kek karışımları tüketimi kısıtlanması gereken besin çeşitleri arasındadır.

Zengin hastalığı olarak da bilinen gut hastalığı, pürin metabolizmasındaki bozulmalar sonucu oluşan metabolik bir hastalıktır. Pürin yıkımındaki bozukluklar veya aşırı ürik asit üretimi sonucu eklemlerde ürik asit birikimi görülmektedir. Biriken ürik asit eklemlerde iltihaplanmaya yol açar ve bu durum da gut hastalığı olarak adlandırılır. Ayak başparmağı ekleminde ağrı, ayak bileği, ayak, el, el bileği, diz ve dirsek eklemlerinde de ağrılar görülebilir.

Gut hastalığı ilaçlar, uygun diyet programı ve sağlıklı yaşam alışkanlıkları kazandırılarak tedavi edilebilir. Pürinden fakir besinlerin tüketimi semptomların oluşumunu da azaltmaktadır. Özellikle akut dönemde et, balık, tavuk gibi zengin pürin içeriğine sahip gıdalar tüketilmemelidir. Karaciğer, sakatatlar, küçük balıklar, sosis, salam, hazır soslar, hazır çorbalar, et ve tavuk suyu kaçınılması gereken besinler arasındadır. Süt ve süt ürünlerinin az yağlı olanları tercih edilebilir. Az yağlı tavuk, dana, kuzu ve hindi etleri günde 60 gram kadar tüketilebilir.

Spastik Kolon Diyeti

Huzursuz bağırsak sendromu veya irritabl bağırsak sendromu olarak da bilinen bu hastalık bağırsaktaki işlev bozukluğuna bağlı olarak gelişen bir rahatsızlıktır. Sindirim sistemi rahatsızlıklarının en yaygın görülen bu rahatsızlık, karın bölgesinde ağrı, düzensiz bağırsak hareketleri, aniden gelen tuvalet ihtiyacı ve şişkinlik gibi sorunlarla ortaya çıkarak kabızlık, ishal, şişkinlik, gaz problemi ve midede yanma gibi şikayetlere neden olur. Stres, enfeksiyonlar, gluten hassasiyeti ve laktoz intoleransı hastalığın görülme nedenleri arasında gösterilebilir.

Doğru beslenme planı, öğünlerin sık ve düzenli olması, öğünlerin her gün aynı saatte yapılması sindirim sisteminin düzenli çalışmasına etki etmektedir. Düzenli çalışan sindirim sisteminde spastik kolon semptomlarına da daha az rastlanır. Aynı zamanda gaz oluşumuna neden olan kuru fasulye, nohut, mercimek, lahana, brokoli, turp, karnabahar ve bulgur gibi besinlerin tüketimi sınırlandırılmalıdır.

Crohn hastalığı ağızdan anüse kadar tüm sindirim sistemini tutabilen sıklıkla uzun süreli devam eden iltihabi enflamatuar barsak hastalığıdır. Hastalık ömür boyu bazı zamanlarda alevlenmeler bazı zamanlarda ise sakin şekilde görülmektedir. Crohn hastalığı ince ve kalın bağırsakları, makat bölgesini, yemek borusunu ve mideyi etkileyebilir. Karın ağrısı, kramplar, şişkinlik, makattan ağrı ve akıntı, ishal, kabızlık, eklem ağrıları, dışkıda kan, halsizlik ve makatta çatlak gibi sağlık sorunları belirtilerinden bazılarıdır.

Uygulanacak diyet tedavisinden doğru sonucun alınabilmesi için listenin kişiye özel hazırlanmış olması gerekir. Laktoz intoleransı varsa süt beslenme düzeninden çıkartılmalıdır. Buğday, mısır, pirinç, turunçgiller ve süt bulguları arttırabilir. Bu yüzden bu besinler denenerek beslenme düzenine eklenmelidir.

Bağırsağın bölümleri olan rektum ve kolon kısımlarının inflamasyon ve ülserleşmesi sonucu meydana gelen bir sağlık sorudur. Yemekten sonra sık ve kanlı ishal, ağırlık kaybı, karın ağrısı ve kramplar hastalığın belirtileri arasındadır. Semptomların en aza indirilmesi ve sindirim sorunlarının yaşanmaması için beslenme düzenine dikkat edilmesi gerekir. Çiğ sebze çeşitlerinden, gaz yapıcı nohut, kuru fasulye, barbunya gibi kurubaklagil çeşitlerinden, üzüm, kayısı, erik ve aşırı yağlı besinlerin tüketiminden kaçınılmalıdır.

Ramazan ayında beslenme düzeni ve öğün saatlerinde değişiklikler olmaktadır. Bu durum ilk olarak vücut metabolizmasını etkiler. Metabolizmanın düzgün çalışmaya devam etmesi, sindirim sorunlarının yaşanmaması ve günlük ihtiyaç duyulan kalorinin alınması için beslenme düzenini özen gösterilmelidir. Sahur öğünü mutlaka yapılmalı; besin tüketimi 3 öğüne dağıtılmalıdır. Sahur öğününün atlanmadan yapılması özellikle kan şekerinin daha uzun süre dengede kalmasını ve tokluk hissinin daha uzun sürmesini sağlar. Ramazan ayı boyunca yetersiz ve düşük kalorili besin tüketimi baş ağrısı, tansiyon düşüklüğü, baş dönmesi gibi sağlık problemlerine neden olabilir. Bu tür sağlık sorunlarının önlenmesi için gün içinde alınan kalori miktarına ve besinlerin tüketim sıklığına dikkat edilmelidir.

İftardan sonra hazımsızlık, şişkinlik gibi şikayetlerin yaşanmaması için yemeğe çorba ile başlanıp 15 dakika kadar ara verildikten sonra diğer yemekler yenebilir. Günlük yeterli kalorinin alınabilmesi için iftardan 2-2,5 saat sonra ara öğün yapılabilir. Bu ara öğünde süt, yoğurt, meyve, bitki çayı ve kuru yemiş gibi besinler tercih edilebilir. Bu dönemde su tüketimi de çok önemlidir. Besinlerin daha rahat sindirilebilmesi ve kabızlık gibi şikayetlerin oluşmaması için ortalama 6-8 bardak su içilmesine dikkat edilmelidir. Oruç tutarken susuzluk hissinin de erken oluşmaması için paketli gıdalardan, işlenmiş et ürünlerinden, aşırı tuzlu ve yağlı besinlerden uzak durulmalıdır.

İçeriğinde doymamış yağ asitleri, aminoasitler, antioksidanlar(flavonoid), B1, B2 ve E vitaminleri olmak üzere birçok vitamin çeşitleri, fosfor, magnezyum, bakır ve çinko gibi mineraller bulunmaktadır. Aynı zamanda protein ve lif açısından da zengin bir besindir. Gluten içermediğinden dolayı çölyak hastaları da rahatlıkla tüketilebilir. Yüksek kolesterolün ve tansiyonun düşmesinde, tokluk hissi vererek kilo kontrolünün sağlanmasında da etkili olabilir.

Taş devri diyeti olarak da bilinen bu diyet çeşidinin en belirgin özelliği protein ve lif kaynaklarından zengin olmasıdır. Hazır ve işlem görmüş gıdalardan, tahıl grubu besinlerden, süt ve süt ürünlerinden, un, tuz ve şekerden uzak durulmalıdır. Bu beslenme tarzına göre hazırlanan diyet listesinde kırmızı et, tavuk eti, hindi eti, balık çeşitleri gibi et ürünleri serbesttir. Aynı zamanda sebze ve meyvelerde kısıtlama yoktur. Günde 3 ana, 3 ara öğün şeklinde beslenilebilir. Önemli olan tüketilmesi ve tüketilmemesi gereken besinlere dikkat edilmesidir.

Paleo diyeti ile haftada 1-1,5 kilogram kaybedilebileceği belirtilmektedir.Tahıl grubu besinlerin, süt ve süt ürünlerinin tüketilmemesi ve et tüketiminin yaygın olması diyetin maliyet açısından yüksek olmasına neden olur. Özellikle kalsiyum ve B grubu vitaminlerinin eksikliği bu diyeti uygulayan bireylerde çok sık görülmektedir.

2000 yılında popüler olmaya başlayan bu diyet çeşidi dünya genelinde de çok fazla uygulanmıştır. Bu beslenme şekli saldırı, seyir, pekiştirme ve istikrar olmak üzere 4 aşamadan oluşmaktadır. Dukan diyeti katı kuralları olan bir beslenme şeklidir. Bu yüzden de diyete eksiz uyulması zordur; diyete başlayan bireylerin çoğu 4 aşamayı birden tamamlayamamaktadır. Diyet listesini yüksek proteinli; düşük yağlı ve düşük karbnhidratlı besinler oluşturmaktadır. Listede 3 ana öğün bulunması yeterlidir.

Diyete başlanılan ilk 7 günde 4 kilogram ağırlık kaybı olabileceği; daha sonraki haftalarda ise haftada 2 kilogram ağırlık düşüşünün olabileceği belirtilmektedir. Ancak kilo kaybının hızlı olması ilerleyen zamanlarda halsizlik, unutkanlık, yorgunluk, baş ağrısı ve sinidirim sistemi sorunları gibi sağlık problemlerini de beraberinde getirebilir.

Akdeniz diyeti katı kuralları bulanan bir diyet çeşidi yerine sağlıklı yemek yemeyi temel alan bir beslenme şeklidir. Bu beslenme şekline uygun diyet listesinde zeytinyağlı sebze ve bakliyat yemekleri çok sık yer alır; tavuk eti ve kırmızı et yemekleri çok sık tüketilmez. Tereyağı ve margarin gibi yağ çeşitleri önerilmez; bu yağ çeşitlerinin yerine zeytinyağı ve fındıkyağı eklenir.

Süt, yoğurt ve peynir gibi besinlerin yarım yağlı olanları tercih edilmelidir. Aynı zamanda diyet listesinin her gününde taze sebze ve meyveler yer almalıdır. Akdeniz diyetine uygun beslenmede günde 3 ana, 2 ara öğün tüketilmesi yeterli olur. Bu diyet listesi ile 1 ayda 3-6 kilogram arasında bir kilo kaybının olabileceği belirtilir.

Alkali tarzına uygun beslenme şekline göre vücut pH değeri dengeli olmalıdır. Bazı besinler nötr, alkali ve asidik olarak üçe ayrılır. Bu diyet türüne göre asidik besinlerden uzak durulmalıdır. Et ve et ürünleri, balık, buğday, süt gibi besinler asidik; sebze, meyve, fındık ve bakliyat ürünleri alkali besinlere örnek verilebilir.

Tüketimine dikkat edilen besinlerin yanında gün içerisinde alkali suyun tüketilmesi gerektiği de unutulmamalıdır. Alkali besinlerin çoğunlukta olduğu diyet listesinde 3 ana, 3 ara öğün bulunabilir. Bu diyet çeşidi ile 1 ayda 6-7 kilogramlık bir ağırlık kaybının olabileceği belirtilir.

Kalori açısından düşük beslenmeyi temel alan bu diyet çeşidi düşük karbonhidrat ve yüksek yağ kaynakları ile beslenilmesi gerektiğini savunur. İsveç diyeti de katı kurallari bulunduğundan ugulanması zor olan bir beslenme şeklidir. Diyet listesinde süt, yoğurt, yumurta, peynir, kırmızı et, tavuk eti gibi protein kaynakları ve ceviz, badem, fındık, zeytin, tereyağı, mayonez, krema gibi yağ kaynakları yer almalıdır. Sebze ve meyve tüketimine sınırlama getirilir. Kurubaklagil ve tahıl kaynaklarından uzak durulması önerilir.

Bu diyet çeşidi 6 günden az, 13 günden fazla uygulanmamalıdır. Olumsuz etiklerinden en belirgin olanları halsizlik ve yorgunluktur; uzun vadede ise sindirim sisteminde olumsuz sonuçlara neden olabilir. Bu diyet listesi ile haftada 1-2 kg verilebileceği savunulmaktadır.

Gün içerisinde minimum enerjinin vücuda alınmasını amaçlayan bir beslenme şeklidir. Diyet listesinin en önemli besini lahana çorbasıdır. Tüketilecek lahan çorbasının birçok çeşidi yapılabilir. Günde 2 veya 3 defa lahana çorbası içilmesi gerektiği önerilir ve bu diyet listesi 7 gün boyunca uygulanır. Hazırlanan diyet listesi sayesinde 1 haftada 4 kilogram kilo kaybının olabileceği belirtilir. Hem besin içeriğinin yetersiz olması hem de kalori kısıtlamasının fazla olmasından dolayı sağlık açısından çok fazla zararının olabileceği unutulmamalıdır.

Karatay diyeti de diğer diyet çeşitleri gibi çok fazla besin kısıtlaması içermektedir. Diyet listesinde genel olarak süt, yoğurt, peynir, et ve et ürünleri, ceviz, fındık, tereyağı, bakliyat çeşitleri ve sebzeler yer alabilir. Tereyağı ve zeytinyağı diyet listesinde mutlaka yer almalıdır. Ekmek, pirinç, patates ve diğer unlu gıdaların tüketimi yasaktır. Bu diyet listesi ile 2 haftada 5 kilogram verilebileceği ifade edilir.
Günde 3 öğünden fazla tüketilmesi önerilmemektedir; ancak 1 ara öğün yapılabilir.

Bu diyet listesinde uyulması bir süre kısıtlaması yoktur. Karatay’a uygun beslenme şeklinin kısa süreli uygulanan diyet programı olmasının yerine alışkanlık haline getirilmesi önerilir. Ancak yüksek yağlı besinlerin çok sık tüketilmesi kan kolesterol düzeyinin artmasına, kalp ve damar hastalıklarına neden olabilir. Özellikle B grubu vitamininlerinin kaynağı alan tahıl ürünlerinin tüketilmemesinden dolayı sinir sistemi olumsuz etkilenebilir.

Atkins diyetinde karbonhidrat kaynakları sınırlandırılır, protein kaynakları artırılır. Bu diyet çeşidi 4 aşamadan oluşur. Diyet listesinde et ve et ürünlerinin; süt, yoğurt, peynir, yumurta, ceviz, fındık, badem gibi besinlerin; ısıpanak, lahana, kereviz, kabak enginar gibi sebzelerin bulunmasına izin verilir. Şeker kaynakları ve tahıl ürünleri diyet listesinde yer almamalıdır.

Katı kuralları bulunan bu diyet çeşidinde günde 3 öğün beslenilmesi yeterli olur. Bu kurallara uygun beslenildiğinde ilk hafta 2-3 kg; daha sonraki haftalarda 1 kg verilebileceği belirtilir. Ancak ilerleyen zamanlarda sağlık açısından bir çok zararının olabileceği de unutulmamalıdır.

Bu diyet çeşidi çoğunlukla kilo vermek amaçlı değil, tedavi amaçlı uygulanan bir beslenme şeklidir. GAPS diyeti bozulan bakteri dengesini düzeltmek, bağırsak dokusunu iyileştirmek ve toksinleri atmak amaçlı uygulanır. Çoğunlukla şizofreni, epilepsi, bipolar bozukluk, panik atak ve uyku problemleri olan bireylere uygulanan bir beslenme şeklidir.

Diyet listesinde et ürünleri, et ve kemik suları,yumurta, laktoz içermeyen süt ve yoğurt, kereviz, kabak, patlıcan, brokoli, karalahana, enginar, pancar, sarımsak, soğan, ıspanak gibi sebzeler yer alır. Meyve çeşitleri serbest olarak tüketilebilir. Diyet listesinde kuru fasulye ve mercimek dışındaki kurubaklagil çeşitleri yer almamalıdır.

Cep Fabrika

Benzer TariflerSitemizdeki benzer tarifleri inceleyin

Çok Okunan TariflerSitemizde en çok okunan yemek tarifleri

ABDÜSSELAM  OTU

ABDÜSSELAM OTU owners post

Çok YorumlananlarSitemizde en çok yorum alan tarifler

Yemekpost.com - Adres:Avusturya/Viyana jedleseer Str. 1210 Wien. Avusturya - GSM:+43 681 80305560

Tüm Hakları Saklıdır - 2020